Siyahkuşak e-dergi yayınlandı

KARATEDE İKİNCİ BAHAR (MI)?
Türkiye’de karate köklü ve sağlam bir temele dayalıdır. Ülkemizin siyasi ve sosyal açıdan çok sıkıntı yaşadığı bir dönemde, zamanın ustaları büyük fedakârlıklar göstererek karatenin adeta bir güneş gibi doğmasını sağladılar.
Bugün hatırlamak istemediğimiz korkunç olayların yaşandığı dönemde, insanlar camilerde bile yan yana gelemezken, karate dojolarında farklı görüşte gençler birlikte antrenman yapabiliyorlardı. On binlerce genç, karate dojoları sayesinde hem anarşi ortamlarına katılmaktan kurtuldular hem de spor yaparak sağlıklı kalmayı başardılar.
Zamanın dojoları ise bugün antrenman yaptığımız salonlarla kıyaslanması mümkün olmayan yerlerdi. Bazılarında çıkma tahtalardan zemin yapardık. Zaman zaman ayağımıza batan çivilere aldırmadan çalışmaya devam ederdik. Bazı dojolarda ise, büyük branda torbaların içine kumaş kırpıntıları doldurur, bu uydurma minderlerin üzerinde tatemi niyetine antrenman yapardık.
Piyasada karate kıyafeti olmadığı için önceleri çuval veya Amerikan bezinden kıyafetler dikerdik. Renkli kuşak bulunmadığından aktardan aldığımız kumaş boyası ile kuşaklarımızı boyar, terfi ettiğimizde onları takardık.

Rahmetli Ahmet Doğaner hocamın Fatih Halkevi’nin eski binasında, küçücük bir odada 1970 de açtığı kurs ile başlayan karate hayatım, işte böyle bir ortamda devam etti. Büyük bir azim, bitmeyen bir enerji ile doluyduk. Hiçbir engel bizi durdurmadı. İlk dojodan aktif olarak antrenörlüğe devam eden tek kişi olarak o güzel günlerin hasreti hala içimdedir. Tabii ki o dojodan hayatta olan birkaç kardeşimiz vardır fakat antrenör olarak aktif değiller.
Fatih halkevi daha sonra yeni yerine taşındı. Orada da yeni çok değerli arkadaşlarımız karateye katıldı. Onlardan da sadece birkaçı bugün aktif olarak antrenörlüğe devam etmektedir.

KARATENİN RESMİ SPOR OLMASI
O günlerden başlayarak hayalimizde hep bir federasyon düşü vardı. Yıllarca o ümitle bütün engelleri aşarak yolumuza devam ettik. Nihayet 1980 yılında Karakuşak dergisinin sahibi değerli ağabeyim Muzaffer Ilıcak bu işe önderlik etti. Topkapı da Tercüman tesislerinde bulunan derginin bürosunda toplandık. Böylece federasyonun ilk tohumu atılmış oldu.
Bu toplantıyı diğerleri izledi. Ben hepsinde oradaydım. Bugün baktığımda o toplantılara katılan, federasyonumuzun kuruluşunda çaba harcamış kişiler içinde hala aktif olarak karateye hizmet eden sadece iki-üç kişi kalmışız. Çoğu vefat etmiş, bir kaçı ise karateden uzaklaşmış.
Bu toplantılarda Karakuşak Türkiye karate takım şampiyonası yapılmasına karar verdik. Geniş bir katılımla bu şampiyona yapıldı. Çok da başarılı oldu.
Daha sonra farklı mekânlarda federasyon toplantıları devam etti. Sonunda karate, Judo Federasyonu’na bağlanarak resmiyete kavuştu. İlk antrenör ve hakem kursları Beylerbeyi’nde yapıldı. Ve… İlk çirkin ayak oyunları başladı. Bu kurs iptal edildi.
Fakat mücadele bitmedi. Rahmetli hocalarımız Ahmet Doğaner, Ferhat Özsert senseiler ve Enver Hancı hocamız hep birlikte hareket ederek güzel sonuca ulaştık. İlk federasyon Shotokan, wado-ryu, Kyokushinkai/ashihara, kempo ve Nanbudo olarak birlik içinde çalışmaya başladı.
Kurslar yenilendi, antrenör ve hakemler belirlendi. İlk dan düzenlemeleri yapıldı.
Böylece karatenin ilkbahar dönemi başladı. Birkaç yıl küçük sorunları atlatarak iyi bir dönem geçirdik. Ne yazık ki çirkin oyunlar durmadı. Bütün stil ve branşları yok ederek tek stilde hâkimiyet kurma hayali ham nefislerde yeniden canlandı.

KARATENİN KIŞ DÖNEMİ
Bu ham nefis sahiplerince atılan adımlar ciddi sıkıntılar doğurdu. Karate federasyonundaki bahar havası kışa döndü. Stil ve branşlar federasyondan koparıldı. 1993 yılına kadar resmen federasyonda yer alan Nanbudo branşı, benim yurtdışında bulunmamı da fırsat bilerek federasyon dışına çıkarıldı. Antrenör ve dojolarımıza adeta savaş açıldı. Kyokushinkai ve ashihara çalışan arkadaşlar ise varlıklarını wushu federasyonu içinde sürdürdüler.
Ben yurtdışında olduğum için mücadelede sonuç alamayan öğrencilerim farklı branşlarda çalışmalara yöneldi. Birkaç öğrencim shotokan, shito-ryu, goju-ryu ve budokai stillerine geçiş yaptı. Bazı öğrencilerimde wushu, kickboks, taekwondo gibi branşlara yöneldiler.
Elbette kendi hocasına ihanet edenlerden daha iyi ve olgun davranışlar beklenemezdi. Maalesef, karateyi daha üst yerlere taşımak yerine, parçalayıp küçülterek ona hâkim olmayı tercih ettiler. Karate de bahar bitti kış mevsimi başladı.

KARATEDE DELİHASAN DÖNEMİ
Rahmetli Esat Delihasan başkan olunca, karatede yeni bir ümit ışığı doğmuştu. Fakat beklenen bahar gerçekleşmedi. Rahmetli başkan belki de çevresinin etkisiyle karate federasyonunda atılımlar için uzun yıllar bekledi.
İyi bir kuşak yakalanınca Türk Karate milli takımları yüksek dereceler elde etmeye başladılar. Bu başarıda Esat başkanın gayret ve destekleri çok önemlidir. Fakat milli sporcularımızın başarılarının asıl mimarı, bütün spor dallarında olduğu gibi, onları yetiştiren fedakâr kulüp hocalarıdır. Milli takım antrenörlerinin katkısı çok kısıtlıdır. Hatta birçok üstün başarılı sporcumuzun arkasında onların antrenör babaları vardır.
Ama ne yazık ki başarılar hep milli takım antrenörleri için kayda geçiyor, ödüller onlara giderken asıl kahraman antrenörler dikkate alınmıyor.
Milli sporcularımızın bu büyük başarıları WKF sıralamasında ülkemizi zirveye taşıdı. Elde edilen puanlarla olimpiyata katılan en kalabalık karate gruplarından olduk. Fakat orada gördük ki WKF sıralaması ile orantılı bir sonuç olmadı. Evet, çocuklarımız harika bir mücadele verdiler. Aldıkları madalyalarla ülkemizi daha alt sıralara düşmekten kurtardılar. Hepimiz büyük gurur duyduk.
Fakat en kalabalık katılımlardan birini yapmamıza rağmen karate dalında altıncı sırada yer aldık. WKF listesinde bizim çok altımızda görünen ülkeler bizden daha başarılı oldular. Bunun nedenlerini de ayrıca incelemek lazımdır.
Rahmetli Delihasan başkanımız son dönemlerde federasyonu tekrar büyütmek için çalışmalara başladı. Önce Kyokushinkai ve ashihara stillerini federasyon bünyesine aldı. Kyokushinkai milli takımını kurdu. Bu stillere kolaylıklar sağlamaya başladı.
Daha sonra Nanbudo ve kempo dallarına da kapılarını açacağını ilan etti. Bunun üzerine kendisiyle yeniden toplantılar yaptık. Kendisine bilgiler aktardım, öneri ve düşüncelerimi ilettim. Haziran ayından itibaren uygulamak üzere branş olarak onay çalışması, denklik, seminerler, milli takım kurulması gibi detaylı konular hakkında yol haritası hazırladık. Mayıs ayında çalışmalara başlamak üzere sözleştik.
Ama ne yazık ki sevgili Esat başkanımızı kaybettik. Allah rahmet eylesin.

KARATE POPÜLER BİR SPOR MU?
Karate milli takımlarımız çok büyük başarılara imza attılar. Ama bu karateyi ülkemizde popüler hale getirmedi. Burada ki farkı anlamak lazım. Popüler olmakla başarılı olmak aynı şey değildir. Popüler denince, çok sporcusu olan, en çok aranan, yoğun seyircisi olan spor dalı kastedilir.
Örnek olarak futbola bakalım. Ülkemizin uluslar arası en başarısız olduğu sporlardan biri. Ama en popüler spor dalı. Yani en çok sporcusu olan, en çok seyirci çeken spor dalı.
Karate ise Avrupa’da popüler bir spordur. Mesela Fransa’da karate olmayan il ve ilçe yoktur. Nereye giderseniz bir karate dojosu bulursunuz. Almanya ve diğer ülkelerde de öyledir. Müsabakalarda da bu görülmektedir. Bizde en büyük şampiyonayı yapsanız salona sadece sporcular ve velileri gelir. Fransa’da şampiyona yapınca salona karateci olmayan birçok kişi de seyirci olarak gelir. Hem de giriş ücreti ödeyerek. İşte popülarite böyle bir şey.
Karate bir zamanlar bizde de oldukça popüler bir spordu. İnsanlar karate salonu aralardı. Bizim Fatih’te aynı sokakta sadece 40 metre arayla iki dojo vardı. İkisinde de sadece karate çalışılıyordu. Biri benim dojom, diğeri Ahmet Doğaner hocamın dojosu. Her ikisi de doluydu. Yeni antrenman grubu açmak için vakit bulamıyorduk.
Bir zamanlar mücadele sporlarında en çok sporcuya sahip olan karate, şimdi üçüncü sıraya gerilemiştir. Gerekli adımlar atılmazsa daha geriye gitme ihtimali de vardır. Bunun bütün dünya da böyle olmadığını anlattım. Karate hala dünya genelinde popüler bir spordur. Diğer dövüş sporlarından açık ara önde gitmektedir.
Ülkemizde karatenin liderliği kaybetmesinin ana nedenlerinden biri federasyonumuzun yıllarca inatla uyguladığı yanlış, tutucu uygulamalardır. Diğer ülkelerde karate federasyonları hem karatenin bütün stil ve versiyonlarına açıktır, hem de karate dışı dövüş sporlarına kapılarını açmıştır.
Mesela Fransa’da karatenin neredeyse bütün stilleri federasyonda yer alır. Ayrıca Nanbudo, Yoseikan budo, wushu, viet vo dao gibi branşlarda karate federasyonu içindedir. Hepsinin kendi sınav kurulu vardır. Her stilin şampiyonası yapılır. Ayrıca ful contact, karate mix, light contact gibi çok farklı müsabakalar yapılır. Kim neyi seviyorsa onu yapar.
Böyle olunca karate federasyonu daima canlı ve hareketli olabilmektedir.

YENİ BAŞKAN YENİ HEYECAN
Yeni başkanımız Sayın Av. Dr Aslan Abid Uğuz seçimler öncesi yaptığı açıklamalarda daha önce federasyonda bulunup başka yerlere gitmek zorunda kalan branşları da tekrar federasyona dahil edeceğine dair açıklamalar yapmıştı. Farklı vuruşlu müsabaka çeşitlerinin de aynı çatı altında buluşacağını ifade etmişti.
Yakın çevresinde, adil ve güvenilir kişiliği ile öne çıkan yeni başkanımızın federasyonu yeniden popüler duruma getireceğine inanıyorum.
Göreve gelir gelmez çok hızlı bir tempo ile faaliyetlere başlayan başkanımız ilk icraatları ile güven ve heyecan uyandırmıştır. Kısa süre içerisinde federasyonla ilgili bütün taşlar yerine oturacaktır.
Başkanımız hakkında acele karar veren muhalif kardeşlerimiz biraz zaman tanımalıdırlar. Şayet bazı eksikler olduğunu düşünüyorlar ise bile teşkilatı ve camiayı daha iyi tanıması ve değerlendirme yapabilmesi için henüz erken olduğunu kabul etmelidirler. Makul bir sürede beklenen gelişmeler sağlanamazsa zaten camiamız gereken tepkiyi verecektir.
Bizler Türk Nanbudo camiası olarak başkanımızla kuracağımız temaslar sonunda güzel bir faaliyet dönemine gireceğimize inanıyoruz.
Hedefimiz karate federasyonunu Türkiye’de açık ara birinci yapmak olacaktır.
Türk karatesinde ikinci baharın başlamasını ümitle bekliyoruz.